1 Aralık 2015 Salı

Bug (1975)

   



   İnsanlık ile doğa arasındaki savaş sonsuz bir döngü. Yerleşik hayata geçiş süreci ve yüzyıllar sonra gelen sanayi devrimiyle birlikte insanlık, kendi varlığını borçlu olduğu doğayı unutup makineleşme sürecine, ardından da içinde bulunduğumuz sanal gerçekliklere kendini mahkûm etmiştir. Her bir süreç ise kendine özgü sorunlara neden olurken günümüzde hala doğa ile insanlık arasında süren bu sonsuz döngü, kendi türü de dâhil olmak üzere diğer tüm türler üzerinde baskı kuran insanlığı korku ve kaygıya sürüklemektedir.


   1970’li yılların sonuna kadar etkisini göstermiş olan ekolojik korku filmlerinden Bug, türünün sıra dışı örneklerinden biri olarak korku sineması tarihinde yerini almaktadır.

Film izleyiciye üç farklı dönemin anlatı biçimlerini sunar. Başka bir değişle 1950’li yılların canavar filmleri, 1960 ve 1970’li yılların doğaüstü korku filmlerini kendi içinde barındırmaktadır. Thomas Page’ın romanından uyarlanan senaryo da kitaba ne kadar bağlı kalındığını bilemesek dahi; giriş, gelişme ve sonuç olarak Bug, tür içindeki farklı tarzları seven izleyicilere hitap etmektedir.

Prodüktörlüğünü ve senaryosunu usta sinemacı William Castle’ın üstlenmesi filmin sıra dışı olmasına yeterli olan bir diğer unsur. Yönetmen koltuğunda ise Jeannot Szwarc yer almakta. Bradford Dillman ise James Parmiter karakteri ile filmin baş rolünde yerini alıyor.


Tanrının gazabı, istilacılar ve kişisel cehennem


   Bug, izleyiciyi üç farklı durumla yüz yüze getirmektedir. Doğa olayları ve evrenin tüm kaotik düzeninin teolojik açıklamalar doğrultusunda, insanlığın korku ve endişeye kapıldığı tüm olaylar kutsal bir güç tarafından ceza olarak mı gönderilmektedir? Sorusu filmdeki Parmiter çifti üzerinden anlatılan hikâyede James Parmiter, bilimin zırhıyla kuşanmış bir karakter olarak karşımıza çıkarken, eşi Carrie Parmiter ise klasik bir Amerikan Katolik inancına sahip ideal vatandaş olarak boy göstermektedir. Bu yaklaşımı 1970’ler üzerinden değerlendirecek olursak Amerikan toplumunda artan inanç özgürlüklerini ve güç kaybeden muhafazakâr kesimi gözlemlene bilir.




Toplumda yaşanan ahlak dışı olaylara tanrının tarih süresince müdahale ettiğini ileri süren teolojik düşünceler burada da deprem olarak kendini göstermektedir. Ancak yıkım sadece bir uyarı değil aynı zamanda yeni bir tehlikeyi daha beraberinde getirmektedir. Burada 1950’li yılların soğuk savaş anlatısı karşımıza çıkmaktadır. Ancak istilacılara karşı ideal Amerikan vatandaşı tavrına zıt bir durum gözlemlenmektedir. Richard Gilliland’ın canlandırdığı Gerald Metbaum karakteri ele geçirilen istilacıların yok edilmesi gerektiğini ileri sürerken James Parmiter ise onlar üzerinde araştırma yapılması gerektiğini ileri sürmektedir. Bu durum liberalleşme sürecinin de göstergesi olarak algılana bilir. 

Filmin içerdiği tüm sosyolojik anlatılara rağmen final tamamıyla bireysellik içermektedir. Varoluşçu bir yaklaşımla sonlanan film Jean-Paul Sartre’ın gizli oturum adlı eserindeki cehennem tasvirini andırmaktadır.
 " Ağzımdan çıkacakları hep tarttım, hep hesapladım. Kırmaktan korktum seni hep. Zaten her şey ters bir de ben karartmak istemedim ortalığı. Şimdi şimdi anlıyorum yanlış yapmışım… Keşke korkmadan söyleseymişim düşündüklerimi. Belki o zaman omuzlarındaki yükü biraz hafifletebilir, bu sıkıcı dünyanın içinde belki uçuk da olsa bir renk olabilirdim… Siyah beyaz bir dünyaya hapsolacağını bilseydim, inan bana yapardım. Kırmaktan da, seni kaçırmaktan da korkmazdım. Bilemiyor işte insan. İyi yaptığını zannediyor hep. Zaten ne olursa hep bu yüzden olmuyor mu? Her şey olup bittiğinde bir bakıyorsun ki; geriye senden eser kalmamış. Başkaları hep senin için en iyisini istiyor, hep senin adına kararlar alıyor; sen de bir başkasının hayatını yaşıyorsun. Ama unutuyorsun; başkaları cehennemdir." 



Doğaüstü bir gücün gizeminden, istilacılara ve daha sonrasında çılgın bilim adamı temasına evirilen Bug, insanlık ile doğa arasındaki mücadeleyi süreç kapsamında ortaya koyan sıra dışı bir yapım olarak göz ardı edilmemesi gerek bir film olarak korku sinemasının tuhaf tarihinde yerini almaktadır.




Lord magius/Haribo extreme culture aittir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails