26 Mayıs 2011 Perşembe

The Land Unknown (1957)


İkinci dünya savaşı sonrası soğuk savaş dönemi dünya ve insanlık adına zor zamanlar olsa da beyaz perde de oldukça renkli ve verimli bir dönem süre gelmiş olduğu kesin.Bir çoğu üstü kapalı bir biçimde güç gösterisi olan bu soğuk savaş dönemi korku/bilim-kurgu filmleri,1950'den 1960'ın ilk yarısına kadar süre gelen furya,sinemada eşi benzeri görülmemiştir.

Bu sıra dışı eşi benzeri olmayan furyanın türev kardeşi de daha sonra 1970'lerin son dönemiyle 1990'ların ilk yarısına kadar süre gelmiş olan Post-apokaliptik ve fütüristik örnekleriyle yer almaktadır.

The Land Unknown (1957) de bu hastalıklı dönemin en güzel filmlerindendir.Furyanın final dönemine yetişmiş olan yönetmen Virgil W.Vogel tarafından yönetilen filmin senaryosu ise Charles Palmer'a ait.

Filmin hikayesi 1947 yılında Antartika da keşfedilen sıcak su yatağından esinlenerek beyaz perdeye aktarılmış.Daha önce Mole People (1956) yöneten Virgil W.Vogel,bu filmde de maliyeti en az seviyede tutmuş.

Filmde bir de Miss Amerika yer alması filmin izlenirliğini attırmış.1940 Miss Amerika ödülünü alan Shirley Patterson bu film dışında daha bir çok dönemin korku/bilim-kurgu b-movie yapıtlarında da yer almış.

Filmin mevzusuna geldiğimizde,

1947 yılında yapılan keşif felaketle sonuçlanmış ve ordunun dört değerli mensubu şehit olmuşlardır.Ancak ''güçlü'' amerikan ordusu bu araştırmalardan yılmaz ve güney kutbunun da gizemini çözeceklerdir.Bu araştırma için yeni talihliler,Harold Roberts,gazateci Margaret Hathaway,Mate Steve Miller ve Jack Carmen görevlendirilir.

25 gün süreleri bulunan araştırma ekibinin güney kutbuna donanma kuvvetlerinin eşliğinde ilerlemesi kesinlikle bir gövde gösterisinden başka bir şey değil.

Kutba varan araştırmacılar helikopterle kutbun kıta derinliklerine doğru araştırma için ilerlerken beklenmedik bir anda güney batıdan fırtına önlerini kesmektedir.Gemiden geri çağrılmalarına rağmen geri dönemezler.Fırtınanın ortasına giren pilot birden bir hava akımının içinde kalır ve beklenmedik bir şekilde deniz seviyesine yaklaşırlar burada çakılmaları beklerlerken deniz seviyesinden de aşağıya inip bir kratere yumuşak bir iniş yaparlar.

Buzların arasındaki bu krater deniz seviyesine göre adeta cehennemi andırmaktadır.Sıcaklık tropikal iklimden bile yüksektir ve tarih öncesi bir izlenime sahiptir.Bir süre araştırdıktan sonra dinozorlar ile karşılaşırlar ve beklendik olaylar ardı ardına patlak verir.

Akılıca bir iş yapan yönetmen bazı dinozorları maket,bazılarını kostüm kullanırken,bir diğer zekice kullandığı ise kertenkele dir.

Jurassic Park serisinden yıllar önce çekilen bu vahşi ve gizemli film görülmesi gerek,geçmiş sinemasıyla günümüzün sentetik sineması arasında saf kan bir köprü.







Lord magius/Haribo extreme culture aittir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails