13 Şubat 2011 Pazar

Fantasy Island(Hayal Adası)



1977 - 1985 arasında memleketimizde yayınlanmış tüm zamanların en fantastik kuntastik en mantıksız buna rağmen gerek manzarası gerek basitleştirilmiş her bölüme özgü değişik kurgusu hem de mutlu biten sonları ile TRT nin tek tabanca takıldığı dönemlerinde gösterilmiş enteresan bir dizidir FANTASY ISLAND nam ı diğer Hayal Adası.

Dizide emeği geçen ekip:

Yönetmen: Gene Levitt

Demirbaş oyuncular:
Ricardo Montalban ... Mr. RoarkeHervé Villechaize
Hervé Villechaize ... Tattoo

heriflerinden ibaret buna karşılık her bölümde hem mekanlardaki çalışanlar hem konuk gelen o bölümün kahramanları sürekli değiştiği için ilgili sitede de kadroya fazla yer verilmemiş.


Genel manasıyla dizide hadise aynen şöyledir:

Ekseri holding ya da tröst sahibi veya mirasyedi insanlar veya aileler hayallerini gerçekleştirmek ve belli heyecanları yaşamak isteyen maceraseverler bu hayal adasına gelmektedir.
Önceden başvurularında belirttiği ortam atmosfer ve ekip toparlandığında kişi adaya gelmekte kah bir ortaçağ şovalyesi kah gemici veya astronot bazen kovboy bazen hovarda kumarbaz kimliklere bürünen parayı bastırırım istediğimi yaparım tribindeki adamlar mekana yerleşir yerleşmez kendisi için yazılmış bir senaryo ve sıfırdan yaratılmış mekanlarda düşlerini yaşamaktadır.


Bununla beraber fix olan sahneler de var, dizide bölüm başında daha henüz isimler yazılır tayfadan bahsedilirken adaya deniz ucağı iner cüce latin piçi Tatü " uçak geliyor uçak geliyor " nidaları kule çanlarını calması ve akabinde pıdı pıdı koşup adadaki ekibe haber verirdi mesela.
Ve istisnasız her bölümde bi sike merhem olcakmış gibi bu tribi yapardı bu götü yere yakın fırlama, hem otelin hem de adanın işletmecisi durumundaki çakal Villechaize konukları kısa ama çok centilmence karşılardı durumu izah edip tipleri hayallerinin ortasına iterdi.


Bikaç bölümde vahşi batı işlerine bakılmış ve ekseri bölümler düello ile bitmişti, kanımca en zevkli bölümler gene bunlardı aynı zamanda bilim kurgu zımbırtıların işlendiği bölümler de teknik açıdan o yıllara göre oldukça tehditkar bir o kadar da sinema sektörünün gelişimi için delil teşkil etmekteydi.

Adanın tropikal bir cennet tasfirine neredeyse birebir uyması, dizide manzara namına ne var ise hepsinin muhteşem kareler içermesi havanın hep güzel olması bir kez bile tropikal fırtınanın çıkmaması vb tesadüflere kafa yormaz ve o fonda çalan mutluluk zerkedici müziğe tutulmazsanız bikaç bira ve tabii ki haribo ile gider var bu tip işlerin ;-)
Aksi takdirde onlarca dile çevrilip neredeyse azıcık medeniyetin bile olduğu memleketlerde dahi böyle çok izlenmesi herhalde ki manasız olurdu ..

Hey gidi deyip size bikaç sahne ve enstanteneler vererek bu işkenceye son veriyoruz:









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails