4 Ocak 2011 Salı

Mark of the Vampire (1935)



Sinema hayatı erken sonlandırılan Tod Browning'ın beyaz perde'de yer alacak son filmlerinden biri olan Mark of the Vampire (1935),Kadrolu diye adlandırabileceğimiz oyuncu kadrosuyla unutulmaz bir eserdir.

Sinema salonlarında ilk gösterime girdiğinde Dracula (1931)'ın tekrar yapımı olduğuna dair söylentiler çıkmış ardından Browning'ın hokus-pokus yoluyla kaybedilen filmi London after Midnight olduğu ileri sürülmüştür.

Tod Browining'ın 20'lerin sonunda başlayan korku filmleri 1935'te Mark of the Vampire ile son buluyor ve ardından da yönetmenin 1939 yılında yönettiği son filmi olan Miracles for Sales ile kariyerini noktalamak zorunda kalmış.Dönemin sansür engeline takılıp bolcana makas yiyen filmleri ile dönemin toz pembe aşk filmlerini çeken yönetmenleri arasında kötü adam konumuna düşmüştür.


Gizem/Korku tarzındaki bu atmosferik yapım tadında mizahi öğeler içermektedir.Vampir filmi olmasına karşın Bela Lugosi'nın arka planda olması ve alışıla gelmişin dışındaki senaryosu ile Mark of the Vampire unutulmaz Vampir filmlerinden biridir.

75 dakika olan film günümüze 60 dakika olarak ulaşmış,sinemada da ise vakti zamanında bu nasıl zalimlik denilerek 15 dakika küt çöpe atılarak katledilmiştir.Bu kesik 15 dakikalık kısmı yokluğunu fazlasıyla hissettirmekte.

Bela Lugosi dışında Lionel Barrymore,Lionel Atwill,Michael Visaroff dışında ilk sinema filmi ile unutulmaz olan Carroll Borland yer almakta.


Carroll Borland,Sinema dünyasından uzak bir şahıs olan Carroll Borland,Bela Lugosi'e kendi yazdığı Countess Dracula adlı romanı yollaması ile irtibata geçer.Lugosi tarafından ilk rolünü kapan Borland,Dracula'nın tiyatro versiyonunda Lucy'ı canlandırır.Bunun üzerine de Lugosi ile aralarında yakın bir ilişki doğar.

Mark of the Vampire'da canlandırığı karakter olan Luna ile akıllara hiç çıkmamacasına kazınan Borland,İleri ki yıllar da gelecek olan Evira,Morticia ve Vampira gibi karakterlerin ilk örneğidir.


Filmin konusuna şöyle bir göz attığımız da,

Sir Karell Borotyn evinde ölü bulunur ve boynundaki izden dolayı vampir idaları ortaya atılır.Kasabada daha önce böyle olaylar olduğuda iddaa edilmektedir.Köylü halk yere sarımsak çiçekleri asmaktadır.Bu esna da kasabadaki eski şato da hala yaşadığı ve vampir olduğu sanılan Kont Mora ve onun kızı Luna tarafından bu vahşi cinayetlerin işlendiği düşünülmektedir.Sir Karell Borotyn ölümü ile kızı olan Irena Borotyn büyük bir servet kalmıştır.Ölümle ilgili araştırma yapmak için gelen Müfettiş Neumann herkesi şüpheli olarak görmekte ve vampir hikayelerine inanmamaktadır.


Klasik vampir filmi gidişatına rağmen şaşırtıcı sonu ve eğlenceli yaklaşımıyla oldukça farklı bir vampir filmidir.

Tam anlamıyla klasik olan Mark of the Vampire mutlaka izlenmesi gereken bir yapıt olduğunu düşünüyorum.

Lord magius/Haribo extreme culture aittir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails