15 Nisan 2010 Perşembe

Blood Feast (1963)



Ishtar, Tanrıçam! Sonunda başlamaya hazırız. Karanlığın ulu kraliçesi, Şamas aşk şöleninde sizi ziyaret edecek. Tanrıçam senin kölenim, karanlığın efendisi...


Dünya gore sinemasının ilk ve en büyük yönetmenlerinden olan Herschell Gordon Lewis'in 1963 yapımı ''Blood Feast'' filmi için, bu tarzın miladını belirlemiştir desek abartmış olmayız. Çünkü ''Blood Feast'' sinemada, katıksız gore öğelerin yer aldığı, izleyiciyi tiksinti verici görüntülerle şok etmeyi amaçlayan ilk yapımdır. Filmin giriş sahnesinin, baş karakterin işlediği korkunç bir cinayetle başlaması bile bunun en bariz göstergesidir. Yönetmen daha baştan, filmden farklı beklentileri olanlara ''birazdan izleyeceklerinize kendinizi hazırlayın'' demektedir adeta.

Diğer isimleri ''Egyptian Blood Feast'' ve ''Feast of Flesh'' olan filmimiz doğal olarak birçok tepkiye ve sansüre maruz kalmıştır. Bunlardan en uzun süreli olanı Almanya'da 2004 senesine kadar yasaklı kalmasıdır. İngiltere'de ise 1984-2001 arası yasaklanmıştır.

Ve daha birçok ülkede +16 ile +18 olarak yayınlanmıştır.Tahmini bütçesi 24500 dolar olarak belirtilen ''Blood Feast''in çekimleri iki gün gibi oldukça kısa bir sürede tamamlanmıştır. Miami\Florida'da çekilen filmin senaryosunu, Gordon Lewis'in uzun yıllar birlikte çalıştığı Allison Louise Downe yazmıştır.


Film, eski Mısır inanışlarında büyük yer tutan Tanrıça Ishtar'ın yeniden hayata dönmesi için akıl almaz korkunçlukta cinayetler işleyen catring firması sahibi Fuad Ramses'in hikayesini anlatmaktadır. Aynı zamanda filmin baş karakteri de olan Fuad Ramses(Mal Arnold)'in kurbanları özellikle kadınlardır. Oldukça rahatsız görünüşlü bu şahıs, Tanrıça'ya yeniden hayat vermek için kurbanlarının çeşitli uzuvlarını kopartarak onları pişirmektedir.


Hazırlamış olduğu bu yemeği eğer insanlara yedirmeyi başarır ise Tanrıça yeniden bir başka kızın vücudunda hayat bulacaktır. Bu amaç doğrultusunda cinayetlerine başlayan Fuad Ramses birçok masum genç kızı adeta katledecektir. İşte bu cinayetler, dönemine göre oldukça başarılı kanlı sahneler ile seyircinin gözünün içerisine sokulmaktadır. Paramparça olmuş uzuvların her ayrıntısı yakın çekimlerle verilmiştir.

Bu da gore film severleri ayrıca keyiflendirmektedir. Olaylar, kızı için değişik bir yemekli parti vermeyi düşünen Dorothy Fremont(Lyn Bolton)'bir arkadaşının tavsiyesi üzerine Fuad Ramses'in dükkanına gitmesi ile başlar. Bu andan itibaren, bakışlarıyla karşısındakini büyüleyen (film içinde etkileyici olması bakımından bu bakışlara zoom yapılmaktadır) Fuad, kadına tam 5000 yıldan bu yana yapılmamış olan bir şölenden bahseder ve bu şölenin aynısını onlar için hazırlayacağını söyler. O muhteşem yemeklerini yedirmek ve Tanrıça'yı hayata döndürmek için aradığı fırsatı yakalayan Fuad Ramses, parti gününe kadar boş durmaz ve katliamlarına devam eder.

KESİK BACAKLAR!



Faili bulunamayan cinayetler sürüp giderken tüm şehir, gazetelerin bu manşetiyle dehşete düşer. Elbet ki olayın üzerine düşen polisler vardır. Özellikle buradaki polisler saçma diyalogları ve aptalca tavırlarıyla hemen dikkatimizi çekmektedir.

Bu arada filmin müzikleri de bahsedilmeye değer.


Gordon Lewis, filmlerinin müziklerini kendisi hazırlayan bir yönetmendir ve bu filmde de özellikle Fuad Ramses'in cinayet sahnelerinde giren melodi oldukça etkileyicidir.

Kumsalda sevişen çiftlerden tutunda, kaldığı dairesine giden masum kadınlara kadar pek çok güzel hatunu parçalara ayıran Fuad, partisi için yemek hazırlayacağı kızın polis sevgilisi tarafından yakalanacaktır.


Kızla birlikte eski Mısır ile ilgili bir konferansa katılan polis burada Ishtar ismini öğrenecektir ve sonradan cinayete kurban giden bir şahsın ağzından Itar diye duyduğu bir kelimeyle bunu özdeşleştirerek katilin amacını fark edecektir.

Daha sonra yaşanan koşuşturma neticesinde Fuad Ramses kendi cinayetlerini aratmayacak bir şekilde çöp kamyonunun arkasında sıkışarak paramparça olacaktır.



Gordon Lewis'in katillerinde en dikkat çeken şey alışılmışın dışında şahıslar olmasıdır. Burada bir catring firması sahibi söz konusu iken diğer yapımlarında (Wizard of Gore, Color Me Blood Red, Gruesome Twosome gibi...) bir ilizyonist, kanla resim çizen ressam, öldürdüğü kadınların saçlarından peruk yapan perukçu kadın bir katil olabilmektedir.

Bu yanıyla toplumun her türlü şahsında katil potansiyeli olabileceğini gözler önüne sermektedir. Belki de en rahatsız edici bulunan yanı biraz da budur.


Her şeye rağmen ''Blood Feast'' grindhouse ve gore film severlerin defalarca izleyebileceği ve her seferinde de aynı tadı alabileceği bir film. Gore sinemanın başlangıcına dair bir yolculuk yapmak isterseniz eğer ''Blood Feast'' en önemli durağınız olmalı bence...





Weasel/Haribo extreme culture aittir.
Related Posts with Thumbnails